Arestis Davası
NELER YAŞANDIMyra Xenides-Arestis adlı bir Rum vatandaşının yerleşime kapalı olan Maraş bölgesinde 1974 yılında terk ettiği taşınmaz mallarını geri almak için 1999’da Türkiye’ye karşı açtığı dava bugün sonuçlandı. Şikayeti değerlendiren Mahkeme, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin aile hayatı ve konuta saygıyı düzenleyen 8. maddesini ve mülkiyet hakkını garanti altına alan 1. Protokol’ün 1. maddesini ihlal ettiğine karar verdi.
Kıbrıs Sorunu, uzun yıllardır çözülemeyen ve taraflar arasında devam eden karmaşık bir anlaşmazlık olarak uluslararası arenada öne çıkmıştır. Bu sorunun bir yönü, 1974 yılında yaşanan askeri müdahalenin ardından Kıbrıs'ın bölünmesi ve bu bölünme sonucu ortaya çıkan mülkiyet sorunlarıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Myra Xenides-Arestis davası üzerine verdiği karar, Kıbrıs Sorunu'nun yeni bir dönemine işaret etmektedir ve bu kararın sonuçları büyük önem taşımaktadır.
Myra Xenides-Arestis, Kıbrıslı bir Rum vatandaşı olarak, 1974 yılında Türkiye'nin Kıbrıs'a müdahalesinin ardından terk etmek zorunda kaldığı mülklerini geri alabilmek amacıyla 1999 yılında Türkiye'ye karşı bir dava açtı. Bu davanın sonucunda AİHM, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8. maddesi (aile hayatı ve konuta saygı) ve 1. Protokol'ün 1. maddesi (mülkiyet hakkı) hükümlerini ihlal ettiğine hükmetti. Bu kararın alınmasında, AİHM'nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni (KKTC) "Türkiye'nin askeri kontrolü altında bir alan" olarak görmesi etkili oldu. AİHM, davacının hâlâ mülkünün sahibi olduğunu vurgulayarak bu kararı temellendirdi.
Bu karar, Kıbrıs Sorunu'na ilişkin daha önceki benzer davalara da referans teşkil etmektedir. Özellikle 1996 yılında benzer unsurlar içeren Loizidu Davası'nda alınan karar, Ada'nın kuzeyini Ankara'nın denetiminde bir alan olarak tanımlamış ve davacı Rum vatandaşına hem malının iadesini hem de maddi tazminat ödenmesini hükme bağlamıştı. Ancak Xenides-Arestis kararında, Rumların yoğun lobi faaliyetlerine rağmen herhangi bir tazminat ödenmesine karar verilmedi ve "mülkün iadesine" atıf yapılmadı. Bu noktada, AİHM'nin Türkiye'den sadece davacının mahkeme masraflarını karşılamak üzere 65 bin euro ödenmesini talep ettiği görülmektedir.
Peki, bu kararın Kıbrıs'ın kuzeyindeki mülkiyet rejimini ve AİHM davalarını nasıl etkilediği konusuna daha yakından bakalım:
Mülkiyet Rejimi ve İade Sorunu: AİHM'nin Xenides-Arestis kararı, Kıbrıs'ın kuzeyindeki mülkiyet reşimini etkileyebilir. Bu kararın ardından, Kıbrıslı Rumların 1974 sonrası terk ettikleri mülklerini geri alma talepleri artabilir. Ancak bu, pratikte uygulamada karmaşık sorunlar yaratabilir çünkü bu mülkler şu anda KKTC yönetiminin kontrolü altındadır.
AİHM Davalarına Etkisi: Xenides-Arestis kararı, Kıbrıs ile ilgili gelecekteki AİHM davalarını etkileyebilir. Bu karar, benzer mülkiyet ihlali iddialarıyla ilgili gelecekteki davalar için bir örnek teşkil edebilir ve bu davaların sonuçları üzerinde etkili olabilir.
Çözüm Yolu Arayışı: AİHM'nin Türkiye'den bu dava ve benzer davalara çözüm önerisi sunmasını talep etmesi, Kıbrıs Sorunu'nun çözümüne yönelik yeni yaklaşımların geliştirilmesine zemin hazırlayabilir. Bu, hem AİHM'nin beklentilerine uygun hem de uluslararası hukuka saygılı bir çözüm yolunun aranmasını teşvik edebilir.
Sonuç olarak, AİHM'nin Myra Xenides-Arestis davası üzerine verdiği karar, Kıbrıs Sorunu'nun karmaşıklığını ve uluslararası hukuktaki etkilerini bir kez daha göstermektedir. Bu kararın, Kıbrıs Sorunu'na çözüm arayışlarına nasıl yön vereceği ve benzer davalara nasıl bir örnek teşkil edeceği yakından izlenmesi gereken bir konudur.
İlginizi Çekebilir