Bademler çiçek açtı ülkemde.
Doğa uyanışı fısıldarken,
yeşilin her tonu bir arada “biz varız” derken,
Hüzün çöktü yüreğime.
Gerçekle yüzleştim bir kez daha.
Nasıl sevinebilir ki insan?
Nasıl mutlu olabilir dönen mevsimde?
Hak etmediğimi düşündüm hiçbir şeyi...
Ne nefes almayı, ne güneşin tenimi ısıtmasını hak etmiyorum.
Ne rüzgarın sesi, ne çiçeklerin kokusu umurumda.
Hiçbiri anlayamaz, anlatamaz kalbimden geçenleri.
Aras’ın o güzel güzel gözleri olmadan ne çare mevsim dönmüş ise?
Kaç mevsim yeter Selin’in boşluğunu doldurmak için?
Kaç fırtına daha geçmeli Mert’e olan özlemi dindirmeye?
Nehir, Hayal, Sahil, Özgür siz olmadan nasıl sevinebiliriz veya başlayabiliriz ki yeni güne.
Artık bayram sabahlarında Alp ve Doruk olmadan ne anlamı kalır erken kalkın diye şarkı söylemenin.
Artık nasıl sevinebilirim spor müsabakalarına.
Bir tahta kutu, bir tahta kutu daha ve bir daha.
Tesellisi var mıdır ölümün?
Öldü demek, bitti demek bile acı veriyor.
Mengeneye sıkışmış gibi kalbim.
Kime kızmalı, kime lanet etmeli bilmiyorum...
Keşkelerin ve belkilerin anlamsızlığında, zincirleme giderken her şey,
o kadar çok soru soruyorum ki kendime...
Keşke bu kadar başarılı olmasalardı,
Keşke şampiyon olmasalardı,
Keşke Adıyaman'a gitmeselerdi,
Keşke o otele gitmeselerdi,
Keşke otel sağlam olsaydı,
Keşke deprem olmasaydı,
Keşke deprem o hafta olmasaydı,
Tek bir keşke tutsa farklı olacaktı her şey.
Mevsim bahar.
Nasıl bakabilirim yüzüne Enver'in, nasıl tebessüm edebilirimim Afet ve Murat'a,
Sena'ya nasıl "başın sağ olsun" diyebilirim bu saatten sonra.
Kader diyemiyorum,
Sevinemiyorum.
Yalnızca nefes alıp veriyorum...
Yorum Yazın
Facebook Yorum